Göğsündeki Gökyüzü

Yazar
Leyla Karaca
Yayınevi
Ferfir Yayıncılık
Dil
Türkçe
Sayfa s.
510

Dilruba’nın yolu bir ermişle kesiştiğinde ermiş ondan göğsündeki gökyüzünün fotoğrafını çekmesini ister. ama önce Dilruba’yı farklı ve fantastik alemlere götürecektir: duymak, görmek ve koku alemleri. burada Dilruba’nın kendini yeniden keşfetmesini isteyen ermiş ona duyularla ilgili uzun dersler de verir. sıra koku alemine geldiğinde Dilruba Tuğrul’la tanışır ve onun kokusunu duymaya başlar. bunun sırrına kendi göğünün fotoğrafını çekmeden önce koku aleminde yaklaşacaktır.

“Gidelim mi?” diyor yalnızca. ağır ağır yola koyuluyoruz. ağır ağır konuşuyor bakışları. Tuğrul’dan başka her şey yok oluyor benim için. güzel yüzünü hafifçe kaldırıp kontrol ettiği şu dikiz aynasını bile kıskanıyorum, baktığı yolu, dudaklarından ağır ağır süzülürcesine dökülen harfleri. onun varlığının temasa geçtiği en ufak bir ayrıntıyı bile. ben sevmenin böyle olduğunu bilmiyordum. çarpılmanın böyle olduğundan haberim yoktu. Tuğrul beni kapısına bir köpek olarak bağlamak isteseydi sesim çıkmayacaktı. beni bir paspas yapmak isteseydi ayağının altına, bundan şeref duyacaktım. Tuğrul’un sesi, evet cennet vardır, diyordu bana. cennet yakındır. kahverengi bakışlarına dalıp gittikçe, zamanın donduğu o cennetler seriliyordu ayağımın altına. papaz büyülerine benzeyen kokusu beni ona mıhlıyordu, ateşe koşan pervaneler gibi acıya koşuyordum. aşkın muhteşem acısına.


Kitaba sahip olanları ve isteyenleri sadece UKitap üyeleri görebilir.