İslam Felsefesi Üzerine

Yazar
Ahmet Arslan
Yayınevi
Vadi Yayınları
Dil
Türkçe
Sayfa s.
336

Bir din ve inanç olan İslam, sadece aklı ve akla dayalı bir bilgi teorisini esas alan felsefeyle nasıl bir münasebet içinde düşünülebilir? Kurulabilecek herhangi bir münasebetin salt tabiatlarının muhtemel uyumsuzluğu dolayısıyla ciddi sorunları olacağı açıktır. Vahyi sorgulamadan kabul etmeyi öngören, inandığından asla kuşkulanmadan inanmanın üstün tutulduğu bir dünya görüşüyle, aklı kullanmanın, gerekirse vahy diye sunulan bir metnin içeriğini bile akla dayanarak sorgulamaya kadar uzanan kuşkucu bir anlayışın uzlaşmalarının zor olacağı açıktır. Buna rağmen İslam tarihi boyunca bir İslam Felsefenin hep varolagelmiş olduğunu biliyoruz. Peki bu felsefe ne kadar İslami sayılabilir? Ayrıca bir İslam felsefesi ne kadar mümkündür? Gerçekten de, tarih boyunca oluşmuş bulunan bir çeşit bilgi birikimine İslam Felsefesi demek mümkün müdür? Bir İslam felsefesi varsa bu eklektik bir felsefe midir yoksa bunu bir bir özgünlüğü olma ihtimali var mıdır?

Sorular eşliğinde Ahmet Arslan, İslam'da felsefi düşüncenin ve dini düşüncenin kötürümleşme tarihlerine kendine özgü üslubuyla aktarıyor. İbn Sina'dan İbn Rüşd ve Gazzali'ye, Aristoteles'ten İbn Haldun'a, Kemal Paşazade'den Tasavvuf felsefesine kadar, İslam felsefesinin bir çok önemli uğrağını odağa alan Arslan, İslam felsefenin geçmişten bugüne hikayesini aktararak geleceğe ilişkin yönelimlerini saptamaya çalışıyor. Çağdaş bir Müslüman düşünürün ve filozofun nasıl olması gerektiğine dair öneriler sunuyor. Elinizdeki eser, bir felsefe tarihi olmak iddisaıyla kaleme alınmamış olmakla birlikte İslam felsefesini önemli sorunlarını tarihsel ve sosyal boyutlarıyla irdeleyen makalelerden oluşuyor. İbn Haldun, İslam Felsefesi ve daha bir çok kitabın yazarı olan Arslan, felsefe konusundaki bilinen yetkinliğini hissettirdiği bu kitabında, İslam felsefesinin zengin dünyasına heyecan verici bir seyahete çağırıyor.
(Arka Kapak)


Kitaba sahip olanları ve isteyenleri sadece UKitap üyeleri görebilir.